Dini konularda neredeyse her kafadan bir ses çıkıyor ve Allah’tan öğrenilmesi gereken din, Allah’a öğretilmeye kalkılıyor. Allah tarafından indirilen dini O’na öğretmeye kalkanlara şöyle söyleniyor Kur’an’da: “Siz Allah’a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, gökte ne var, yerde ne var hepsini bilir. Allah her şeyi çok iyi bilmektedir.” (Hucurat Suresi 16) “…De ki: Allah’ın, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi mi Allah’a haber veriyorsunuz?” (Yunus Suresi 18).
D&R üzerinden satın almak için tıklayın. (10,95)
Kitapyurdu üzerinden satın almak için tıklayın. (11,25 TL)
İdefix üzerinden satın almak için tıklayın. (10,95 TL)
Kitapyurdu üzerinden satın almak için tıklayın. (11,25 TL)
İdefix üzerinden satın almak için tıklayın. (10,95 TL)
Allah'a Öğretilen Din - Emre DORMAN |
Kitabın Giriş Kısımından Kesitler
Allah’ın varlığı ya da dinin gerekliliğini şüpheyle karşılamanın, inkâr etmenin ya da gerektiği gibi dikkate almadan yaşamanın temel nedenlerinden biri, din adına uydurulan şeylerin, gerçek dinin önüne geçirilmiş olmasıdır.
Sanki Allah hiç din indirmemiş ve kullarından neler istediğini bildirmemiş gibi çeşitli gerekçeler ile yeni bir din yaratılmıştır.
Gerek İsrailiyat (Yahudi) ve Mesihiyat (Hıristiyan) kaynaklı gerekse müşrik ve münafıkların zaman içinde organize şekilde İslam dininin içine soktukları uydurmalar, insan yaratılışına uygun olan dini anlaşılmaz, yaşanılmaz ve içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.
Kur’an’da hiç yer almamasına rağmen din adına anlatılan şeylere itiraz edildiğinde ya hemen geçmişten referans veriliyor ya da anlatılan şeylerin kaynaklarda yer aldığı söyleniyor, ya da “Geçmişteki âlimlerimiz yanlış anladı da doğrusunu siz mi anladınız?” diyerek geçmişi kutsama yoluna gidiliyor. Peygamberimizden sonra gelen insanların dini birtakım şeyleri aktarırken yanılmış olabileceklerine, iyi ya da kötü niyetle din adına bazı şeyler uydurabileceklerine ihtimal dahi verilmiyor.
Kur’an evrensel ve kıyamete kadar geçerli olacak bir kitaptır. Belirli bir döneme ve ortama mahkûm edilemez. Tarihe gömülemez.
Kur’an, hem akla hem de duygulara hitap eden ayetleri ile insan yaratılışı ile tam olarak uyum içerisindedir.
Din adına uydurulan şeyler, tarih boyunca Müslümanı Müslümana kırdırmış, iktidar ve dünya malı uğruna İslam ile örtüşmeyecek zulüm ve işkencelere sebep olmuş ve özellikle peygamberimiz üzerinden uydurulan hadisler sebebiyle Allah’a ait olan apaçık ve anlaşılır din, mezhepler ve âlim kabul edilen kişilerin farklı hüküm ve yorumları sebebiyle karmakarışık bir hale gelmiştir.
Din adına uydurulan şeylerin, dinde olmadığını söyleyen kişileri sapkın ve din dışı ilan ederek türlü iftiralar ile etiketlemek kolay ama bu gerçeklerle yüzleşmek zordur. İşin içine girmek, sorumluluk almak ve Allah’ın dinini Allah’ın bildirdiği gibi anlamak için daha ne bekliyoruz?
Allah, âlemlere rahmeti sonucu indirmiş olduğu Kur’an vahyini yine âlemlere rahmeti sonucu göndermiş olduğu elçisi vasıtasıyla insanlığa duyurmuştur.
İnsanlar: ‘Bu kadar kötü varken ben yine iyiyim’ der. Kur’an ise uyarır: Baksana şu nefislerini temize çıkartıp duranlara! (Nisa Suresi 49). Çoğu insan Müslümanlığı bir kimlik gibi taşır, “Allah var” der yok gibi yaşar, Kur’an’a iman eder ama ondan haberdar olmaz. Örneğin Müslümanlar olarak Kur’an’ı çok severiz ama “Öyle uzaktan uzaktan, hiç dokunmadan; nasıl da sevdik seni Kur’an” dercesine onunla aramıza mesafe koyarız.
Her şeye vakit bulan insan, okunup anlaşılmayı en çok hak eden Kur’an’ı nasıl olur da açıp okumaz ve anlamak için az da olsa vakit ayırmaz? “Bu nasıl Müslümanlık? Nasıl teslimiyet?” diye sormazlar mı insana? “Müslüman olduğunun göstergesi nedir? Seni diğer insanlardan ayıran ne var ki hayatında” demezler mi? Neden örnek bir inanan olamıyoruz? Çünkü ölçümüz Allah’ın sözleri değil, etrafımızdaki insanlar. Böyle olunca bahaneden bol bir şey yok!
Sahip olduğumuz her şeyi bize veren, sıkışınca yalvarıp yakardığımız Allah, rahatımız yerindeyken hayatımızın neresinde? Çok sevdiğimiz birinden mektup ya da mesaj alsak ne yaparız? Gerekli gereksiz her bir şey ilgimizi çekiyor da, Allah’ın Kur’an ile gönderdiği mesaj neden ilgimizi çekmiyor?
Belki de ünlü düşünür Muhammed İkbal’in dediği gibi: “Eğer biz İslam’ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara her şeyden önce bizim İslam’ı temsil etmediğimizi söylemek borcundayız.”
Peygamberimiz bugün gelse ve aynı şekilde Allah’ın vahyini tebliğ etse “Sen bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz dinden döndürmek için mi geldin? Sen bize anlatılan peygamber değilsin.” diye ona da karşı çıkarlardı.
Mehmet Akif’in yıllar öncesinden tespit edip söylediği gibi: “Nebiye atıf ile binlerce herze uydurdun. Yıktın da dini mübini, yeni bir din kurdun. Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”
Mehmet Akif Ersoy - Fatih Kürsüsünde / Vâiz Kürsüde |
Bugün ahlaklı insana örnek olarak bir Müslüman değil de bir Japon gösteriliyorsa herkesin Müslümanlığını sorgulaması gerekir.
Aliya İzzetbegoviç’in bu konudaki yaklaşımı durumu güzel özetliyor: “Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, aklımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, küllî iyiliğe katkılarımız?”
Toplumsal, ruhsal ve düşünsel mesele ve dertlerin cevabı bu kitapta aranmadığından beri, onda soğuk algınlığı, romatizma türünden bedensel hastalıkların şifası aranır oldu. Uyanıkken terk edip, yatarken başlarının üstüne asarak uyuduklarından beri, görüyorsun ki ölülerin hizmetine sunulmakta, ölüp gitmişlerin ruhlarına ithaf edilmekte ve sesi yalnızca mezarlıklardan duyulmaktadır.
Öyle bir din düşünün ki kutsal kitabı hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra çekişmeye girip fırkalar (mezhepler) halinde parçalananlar gibi olmayın diyecek ama inananlar bunca fırkaya ayrılıp ayrılığa düşecek ve kendileri gibi düşünmeyenleri din dışı ilan edecekler.
Kur’an’da peygamberimize: “Dinlerini parça parça edip fırkalara, hiziplere (mezheplere) bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah onlara, yapıp ettiklerini haber verecektir.” (En’am Suresi 159) denilir. Buna rağmen birileri kalkıp “mezhepsiz din olmaz” der ve hatta mezhebinin görüşlerini Allah’ın sözlerinin önüne geçirirler. Oysa Allah daha önceki peygamberleri ve inananları uyardığı gibi bizleri de uyarır: “Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!” (Şura Suresi 13).
Bugün tüm dünyada Müslümanların içinde bulunduğu sıkıntı, sancı, bilgisizlik ve yozlaşmaya bakınca, yabancı bir insanın Müslüman olmasını gerekli kılacak ne var? Kur’an dışında hiçbir şey yok aslında. Müslümanların geneline bakarak kolay kolay Müslüman olmaz hiç kimse. Olsa da tam anlamıyla özümseyemez. İslam ile anılacak en son şey terör ve şiddet olması gerekirken bugün “İslam” denilince akla ilk gelen şey bunlar oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder